30 Temmuz 2013 Salı

Ursula'nın Lavinia'sı

Şairin bana şiirinden okuduğu Troya'nın düşüşü hikayesinde kralın kızı Cassandra olacakları önceden görüyor ve Troyalıların büyük atı şehre sokmalarını önlemeye çalışıyor, ama onu kimse dinlemiyordu: Üzerindeki lanetti bu, hakikati görecek, bunu söyleyecek, ama onu kimse duymayacaktı. Erkeklerden ziyade kadınların üzerindeki bir lanettir bu. Erkekler hakikatin kendilerine ait olmasını, kendi keşifleri, kendi mülkleri olmasını ister.
Bu romanda anlatılan hikaye, mekan ve karakterler Vergilius'un epik şiiri Aeneas'ın son altı cildine dayanıyor. Uzun bir süre, Avrupa ve Amerika'da eğitimli hemen herkes Aeneas'ın hikayesinden haberdardı: Troya'dan çıktıktan sonra yaptığı geziler, Afrikalı kraliçe Dido ile olan aşk ilişkisi, yeraltı dünyasını ziyareti bilinen, insanların aşina olduğu referanslardı, şairler, ressamlar, opera bestecileri için bir hikaye kaynağıydı. Ölü dil olarak adlandırılan Latince Orta Çağ ile birlikte, edebiyat aracılığıyla son derece canlı, faal ve etkili bir dil olmuştu. Ama artık öyle değil. Son yüzyıl boyunca Latince öğrenimi ile öğretimi yok olmaya ve bir akademik uzmanlık dalı haline gelmeye başladı. Dolayısıyla, dilinin gerçek anlamda ölümüyle birlikte Vergilius'un sesi sonunda susmuş olacak. Bu çok acı birşey, Vergilius dünyanın en büyük şairlerinden biri çünkü.
(...)
Yazdığım hikaye herşeyden çok şaire olan minnet borcumdur, ona sunduğum sevgimdir.
(...)
Vergilius'un peşinden gitmekti arzum, onu vezir veya rezil etmek değil.


diyor Ursula Kroeber LeGuin Lavinia'da. Çok sevdim, mutlaka okuyun herkesin okuması gerek türünden şeyler söyleyemeyeceğim ardından. Kötü bulduğumdan falan değil. Ama kitap boyunca anlam veremediğim o sıkıntılı duygudan. Okuyamadım çoğu kez, devam etmek istemedim, bir yandan devam etmeyelim diyerek. İlk defa Ursula okuyordum, yıllardır merak ettiğim bir yazardı Ursula. Ama çok kötü hissettim Lavinia'yı okurken, içim sıkıldı, keyif almadım. Ta ki bitirip kapağını kapattıktan sonra anladım neyim olduğunu. Hüzünlü bir hikayeydi, herşeyiyle en baştan. Bir miti belki bir aşkı belki bir imparatorluğun bir coğrafyanın oluşumu anlatıyordu ama hüzünlüydü. Açık açık göstermeden vuruyordu hüznü ve ben üzüntüye gelemedim.
Gene de siz beni takmayın, kendiniz karar verin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...