15 Temmuz 2011 Cuma

Ustanın "Hobbit"i : Oradaydık ve Şimdi Buradayız

Biliyorum kötü bir zamandayız, günlerdir herşey pek de iyi gitmiyor. Morallerimiz olabilecek en düşük seviyede. Ya da çoğumuzun. Yok ya da sanırım pek azımızın. Çoğu kişi hiçbir şey yokmuş gibi -ki esasında düşününce onlara dokunan hiçbir şey yok- hayatlarının zevkini çıkarmaya devam ediyor. Neyse sinirlerim yeterince bozuk kurduğum cümlelerden de anlaşılabileceği üzere. En son bitirdiğim "Hobbit : Oradaydık ve Şimdi Buradayız" dan bahsedecektim normalde. Ama anlatabilecekmişim gibi gelmiyor. O yüzden bu seferlik "anlatılanları" derleyip toparlayıp sunacağım.
Öncelikle benim okuduğum, internetteki bir elektronik kitap blogundan yüklediğim bir kopyasıydı kitabın. Altıkırkbeş-Mitos ortak yayını, Emel İzmirli tarafından çevrilmiş bir Temmuz 1996 baskısı.

Hobbit nedir sorusuna Ekşi Sözlük'ten şöyle cevap verilmiş:
"orta dünya nın konuşan ırklarından ve özgür halklarından biri. anduin vadisi boyunca huzur içinde yaşayıp üçüncü çağ a dek diğer ırkları tarafından dikkate alınmadılar ve ilk olarak üçüncü çağ 1050 yılında ortaya çıktılar. o dönemde hobbitler üç ana gruba ayrılmışlardı;samanpostlular, kılayaklar ve ülkenler. kasvetormanı ndan etrafa yayılan kötülükler yüzünden batıya doğru göç ettiler ve sonunda üçüncü çağ 1601 de shire bölgesine ulaşarak bu bölgeye yerleştiler. bir bölümü gezgin olan ve ferah çayırlar da yaşayan bir ülken kolonisi dışındaorta dünya daki tüm hobbitler burada ve bree de toplanacaktı. westron un bir taşra diyalekti olan hobbitçe yi kullanırlar ve kendilerine (bkz:kuduk) adını verirler. sindarin dilinde periannath ya da periain, westron dilinde buçukluk diye isimlendirilirler. aynı zamanda "küçük halk" ve "küçük ahali" de denir. tolkien in hobbit kelimesini "delik açanlar" manasına gelen eski kuzey dillerinden birindeki "holbytlan" dan ürettiğine inanılır."(p l u c k, 06.04.2005 15:50 ~ 26.01.2009 15:05)
"the hobbit'te şöyle tanımlanmışlardır: az bulunur hale gelmeleri ve bize verdikleri isimle büyük halk'tan uzak durmaları yüzünden, bugünlerde onları biraz tanımlamak gerekecek sanırım. hobbitler neredeyse yarı boyumuzda, sakallı cücelerden bile kısa, minik bir halktır (veya halktı). hobbitlerin sakalı yoktu. sizin ya da benim gibi koca bir aptalın, onların bir mil öteden duyabileceği, bir fil gibi gürültüler çıkartarak etrafına bakınmadan yaklaştığında, hızla ve sessizce ortadan yok olmalarına yardım eden sıradan günlük sihirleri dışında ilginç bir numaraları yoktur. göbek bağlamaya eğilimlidirler; parlak renklerde (genelde yeşil ve sarı) giysiler giyerler; ayakları, saçlarına (kıvırcık) benzeyen gür, kahverengi kıllarla ve kalın bir deriyle kaplı olduğu için ayakkabı giymezler; uzun ve becerikli, kahverengi parmakları, tombiş yüzleri ve (eğer mümkünse, özellikle günde iki kez yedikleri akşam yemekleri sonrasında) attıkları gür, şakrak kahkahaları vardır."(yuzdeyuzipek, 22.11.2009 00:57)

YüzüklerinEfendisi.Com'da ise Hobbitler şöyle tanımlanmış:
"-Hobbitler: Yarıminsanlar (Halfling) da denir. İnsanlarla akraba olabilecekleri düşünülür fakat boyları çok küçüktür. (60-100cm) Kovuk adını verdikleri konforlu deliklerde yaşayan, neşeli, gürültücü, altı öğün yemek yiyen, ömürleri insanlardan uzun, garip tüylü ayakları olan, barışçıl bir ırktır. Ortadünya'daki diğer ırklarla ilişkileri olmasına rağmen umursamaz yapıları ve keyiflerinin kaçmasından duydukları korku nedeniyle çok fazla gezgin değildirler. Onlar için huzurlu bir hayat demek; kovuklarında oturup kendi iş-güçleri arasında Pipo otu tüttürmek olarak tanımlanabilir. Övündükleri bir özellik ise Ariflerin bile içmekten hoşlandığı Pipo otu sanatını keşfetmiş olmalarıdır."

Geldik.Com'da da kitap şöyle özetlenmiş:
"Başlangıçta her şey normaldi. J.R.R. Tolkien bir profesördü. 1937`de kendi çocukları için bir masal yazdı. Tüm iyi masallarda olduğu gibi bu masalda da cüceler, ejderhalar ve ejderhaların el koyduğu altınlar vardı.
Bilbo Baggins, hiçbir hırsı olmayan ve rahatına düşkün bir Hobbitti. Bir gün birçok Cüce ve bir Büyücü gelip ondan ejderin el koyduğu altınları çalmasını istedi. Zavallı Bilbo, hırsız olmadığını anlatmaya çalışa dursun, kafile gönülsüz bir hırsızla yola koyulmuştu bile...
Hırsızlıktan, Dünyadaki en kudretli şeyi yanında gezdirerek Yüzüktaşıyıcılığa yükselen Bilbo Baggins’in macerası, yaşadığınız dünyayı kötülükten kurtarmak için yapılan en görkemli yolculuğun hikayesidir.
Bu yolculukla birlikte Tolkien, yeni bir dünya ve onu çok seven uzun saçlılar kuşağının ve devamındaki çağların başucu eserlerini yarattı."
Tolkien'in yaşam öyküsü ise YüzüklerinEfendisi.Com'da şöyle verilmiş:
"John Ronald Reuel Tolkien 1892 yılında Güney Afrika'da doğuyor, 1911 yılında Oxford'a kaydolup eski İngilizce, eski Almanca ve eski Fince okuyor ve 1. Dünya savaşından sonra Leeds Üniversitesi'nde doçent oluyor. Notlarından öğrendiğimize göre Tolkien 1. Dünya savaşı sırasında cephe gerisinde aldığı görevler esnasında sonradan Middle Earth'de yaşayacak olan Elf lerin dili olan Quenya'yı tasarlamaya başlıyor. Quenya tamamen kendine ait sözcükleri ve gramer yapısı olan, başka bir dilin bir şekilde kodlanması ile yapılmış olmayan bir dil. Ve Quenya ile birlikte Tolkien'in zihninde çok çok çok öncelerinin dünyasını oluşturma fikri başlıyor.
Tolkien'in çalışmalarına yön veren, bir takım arkadaşları ve öğrencileri ile kurduğu kulüpler. Bu kulüplerde Tolkien ve öğrencileri eski dillerde anlatılan masalları anlatıyorlar birbirlerine. Oxford'a profosör olarak girdikten sonra "Inklings" adı altında bir grup kuruluyor ve Tolkien'in dünyası da şekillenmeye başlıyor.
Tolkien uğraşlarının ilk ürünü 1937 yılında yayınlanan "The Hobbit" oluyor. Tüm dünya -farkında olmasa bile- ilk kez elfler, büyücüler, kovuklarda yaşayan hobbitler, cüceler ve Orta Dünya ile tanışıyor. Bugün tüm dünya üzerindeki ister yazılı, ister görüntülü olsun tüm kitap, film vesairelerde kullanılan elinde asası, uzun sivri şapkası, bembeyaz sakalları ve cübbesi ile tipik bir büyücü imajı ilk kez Hobbit'te büyücü Gandalf ile ortaya çıkıyor ve onunla özdeşleşiyor.
Hobbit doğal olarak edebi çevrelerce pek dikkate alınmıyor, hatta eski diller konusunda bu kadar saygın bir profesörden çıka çıka bir "masal" çıkması bazılarını sinirlendiriyor. Tolkien Hobbit hakkında çıkan eleştirilere hiç kulak asmamış olacak ki çalışmalarına tüm hız devam ediyor ve en sonunda 20.yy nin tüm dünya tarafından en başarılı sayılan romanı The Lord Of The Rings - Yüzüklerin Efendisi - ortaya çıkıyor. Hobbit'in hemen arkasından Yüzüklerin Efendisi'ni okuyan bir okuyucu ikisinin arasındaki farkı algılayabilir. Kimbilir Hobbit belki de gerçekten Tolkien'in yalnızca çocukları için yazdığı bir romanken tesadüf eseri basılmıştır. Ama Yüzüklerin Efendisi'nin öyle olmadığı daha ilk bölümlerde anlaşılıyor, artık iyice olgunlaşmış olan Middle Earth'ün tüm ağırlığı hissedilebiliyor.
Tolkien ölümü olan 1973 yılına kadar çalışmalarını sürdürüyor, Middle Earth hakkında başka kitaplar yazıyor. Bu kitaplardan en önemlisi ölümünden sonra oğlu Christopher Tolkien tarafından yayına hazırlanan Silmarillion oluyor. Bu kitapta Tolkien Middle Earth ün binlerce yıllık tarihini anlatıyor. Oğlu babasından kalan mirası güzel bir şekilde devam ettiriyor ve neredeyse babasının bütün notlarını kitaplaştırarak büyük bir Middle Earth tarihi ortaya çıkarıyor.
Tolkien'in Middle Earth'ü ve onun üzerinde yaşanan olayları anlattığı kitapları ister edebi çevreler tarafından sevilsin, ister nefret edilsin, iş artık bir grup otoritenin elinden çıkmış durumda. Tüm ülkelere yayılmış milyonlarca Tolkien hayranını bir kenara bırakın, Tolkien'in eserlerinde geçen isimler ile şirketler kurulmuş, sanatçılar bu isimleri kullanmışlar (İngiliz Sting'in ismi Hobbit ve LOTH'da adı geçen bir kılıcın ismi, Marillion adlı Rock grubunun ismi Silmarillion'dan geliyor vb..). Tolkien'in eserlerindeki sahneler ressamlar tarafından canlandırılmış ( belli bir kalitede olan 300 ün üzerinde illüstrasyon mevcut). Yüzüklerin Efendisi pek çok ülkede tiyaro oyunu olarak sahnelenmiş, bilgisayar oyunları, masa üstü kart oyunları yapılmış ve tamamen kendine ait başka bir kültür barındıran FRP (fantasy role playing) adı verilen oyunların ortaya çıkmasını sağlamış.
John Ronald Reuel Tolkien 3 Ocak 1892'de İngiliz sömürgesi olan Güney Afrika'nın Bloemfontein şehrinde doğdu. Ronald'ın babası Arthur Tolkien banka müdürü idi ve aslen İngiltere Birmingham'lı olan aile kendilerine yeni bir hayat kurmak amacıyla Güney Afrika'ya yerleşmişti. Fakat iklimin getirdiği olumsuzluklar kısa zamanda anne Mabel'i Ronald ve küçük kardeş Hilary'i de alıp İngiltere'ye dönmeye itti. Aile bir süre sonra baba Arthur'un da dönmesi ile eski günlerine kavuşacaktı. Fakat 15 Şubat 1896'da Güney Afrika'dan Arthur'un ölüm haberi geldi. Bunun üzerine Mabel çocukları alıp küçük bir köy olan Sarehole'a yerleşti. Bu köy Ronald da derin etkiler bırakacak ömrünün kısa bir süresini burda geçirmesine rağmen hayallerinde yarattığı Hobbit diyarı Shire ile defalarca Sarehole'u ziyaret edecekti. Sarehole'da Tolkien'i etkileyen sadece yemyeşil doğası değildi. Köy yakınındaki Moseley Bataklığı, kardeşi Hillary ile her zaman oynamaya gittikleri Cole Bank Road değirmeni ve devamlı kendilerini kovaladığı için "Beyaz Org" adını taktıkları değirmencinin oğlu da Ronald üzerinde derin izler bıraktı.
Ronald Birmingham'daki King Edward's Okulu'na başlayınca aile bir kez daha taşınmak zorunda kaldı. Fakat bir süre sonra aile tekrar taşınmak zorunda kaldı ve Ronald yeni taşındıkları Oliver Road'a yakın olan St.Philips okuluna verildi. Bir sene sonra burs kazanınca tekrar King Edward's Okulu'na dönen Ronald bir kaç sene sonra 1904 yılında şeker hastalığı yüzünden annesi Mabel'i kaybetti. Bunun üzerine çocuklar teyzeleri Beatrice'in yanına gitti ve Peder Francis Morgan'ın gözetimine verildi. King Edward's Okulu'nda iken Ronald'ın dillere büyük yatkınlığı olduğu ortaya çıktı ve bu dönemlerde Ronald kendine ait bir dili tasarlamaya başladı. Böylece Elf dillerinin temelleri atılmıştı.
Çocukluktan delikanlılık yıllarına geçerken Ronald'ı etkileyen iki büyük yapı vardı oturdukları Birmingham kentinde. 29 metrelik Perrott's Folly kulesi o yıllara göre olağanüstü büyüklüğü ile Ronald'ın beynine kazınmıştı. 1758 yılında John Perrott tarafından yapılan bu kule tuhaf mimarisi ile "Perrott'un divaneliği" ismini almıştı. Hemen bu kulenin yanında ise bir başka kule vardı. Ve bu İki Kule daha zonra yazacağı The Lord Of The Rings için esin kaynağı oldu. Ronald'ın gençlik yıllarına dair bir diğer önemli not ise Gamgee ismi ile o yıllarda tanışmış olmasıdır. Bu yerel pamuk markası Gamgee, Ronald'ı etkilemiş olmalı ki Frodo'nun sadık dostu Sam'e bu soyadı vermiş.
16 yaşındayken hayatını değiştirecek bir olay oldu ve hayattaki tek gerçek aşkı olan Edith ile tanıştı. Fakat Peder Morgan iki gencin görüşmelerini yasakladı. 1911 yılında Tolkien klasik diller eğitimi almak için Exeter Koleji'ne gitti ve 21 yaşını doldurduğunda hiç bir zaman unutamadığı Edith'i buldu (Söylenir ki Edith ormanda dolaştıkları bir gün onun için dans etmiş ve bu dans genç Tolkien'i çok etkilemiştir). Gençler 22 Mart 1916'da evlendiler. Üstelik Tolkien onu ikinci kez bulduğunda Edith bir başkası ile nişanlıydı.
Bu arada I. Dünya Savaşı başlamıştır. Kısa bir süre sonra Tolkien'de orduya katıldı ve Fransa cephesinde savaşı. İki yakın dostunu bu savaşta kaybeden Tolkien çok yakınında patlayan bir bomba yüzünden İngiltere'ye geri döner. Fakat savaş bu genç insan üzerinde unutulmaz etkiler bırakmıştır. Savaştan döndükten sonra hayatının büyük bir kısmını Oxford'da geçirdi. Savaş bittiğinde Tolkien de Oxford English Dictionary'de iş bulur. 1945 yılında Oxford'da Profesör olmasına kadar geçen zaman içerisinde 4 çocuk sahibi olur. Bu süre içerisinde devasa hayal dünyası Orta Dünya'yı oluşturmaya devam eder. İlk kitabı bir çeviri olan "Sir Gawain and The Green Knight"'ı yayınlanır. Entellektüel bir topluluk olan "Inklings" i yakın dostu C.S. Lewis ile kurar ve 1937 yılında "The Hobbit" i yayınlar. Roman hem olumlu hem de olumsuz tepkiler alır. Oxford'da profesör olan Tolkien'den nasıl olup da bir masal kitabı çıktığını sorar bazıları. Ama olumsuz eleştiriler bir işe yaramaz ve Hobbit kısa zamanda popüler olur. Bundan sonra Tolkien The Lord Of The Rings için çalışmaya başlar.
1954 yılında destansı The Lord Of The Rings'in ilk iki bölümü İngiltere'de yayınlanır ertesi sene ise üçüncü bölüm yayınlanır. Roman Hobbit'den bile daha fazla tepki alır. Bir kısım eleştirmen tarafından Hobbit'dekinden çok daha fazla eleştiriye maruz kalır Tolkien. Oysa o sadece hayalindeki dünyayı yazıya dökmüştür o kadar. 1965 yılında LOTR'un Amerika Birleşik Devletleri'nde yayınlanması ile her şey birden değişir. Amerikalılar özellikle genç nüfus romanı çok sevmiştir ve roman hızla kült olur. Bundan sonra Tolkien için ilginç bir hayat başlar. Zaman zaman aşırı ilgiden bunalır Tolkien. Bir çok defa adres değiştirir. Sayısız kere telefon numarası değişir. Ama her zaman meraklı bir okuyucu ona ulaşıp sorar "Balrog nedir? Blue Wizards'lara ne oldu?". 29 Kasım 1971'de karısı Edith öldü. Tolkien bunun üzerine sadece bir sene yaşayabildi ve 2 Eylül 1973'de Kraliçe'den CBE ünvanını almasından kısa bir süre sonra 81 yaşında öldü."

Kitabın filme -hem de birer yıl arayla gösterime girecek olan iki filme- çevrildiğinden bahsetmiştim. İlgilenenler için filme dair web siteleri şöyle incelenebilir:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...